25 Ekim 2012 Perşembe

6- (Ek-1) 2. ve 3. Seviye Kalp Blokları

Geçenlerde bir doktorla tanıştım ve daha önce internette okuduğum bazı bilgilerin yanlış olduğunu öğrendim. Aynı rahatsızlığı yaşayanların doğru bilgiye ulaşması için öğrendiklerimi buraya yazmamın faydalı olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle, 3. seviye kalp bloğu benim zannettiğimden çok daha ciddi bir rahatsızlıkmış. Bende bu rahatsızlık görülmesine rağmen hastanede 5-6 gün geçirmeme bu doktor çok şaşırdı. Kendisinin görev yaptığı hastanede 3. seviye bloğu görür görmez hemen sırta ve göğüse geçici elektrotları takıp her ihtimale karşı dışarıdan pace yapmaya başlıyorlarmış. Biz kalp dursa bile hastane ortamında defibrilasyonla tekrar çalıştırabilirler diye düşünüyorduk ama öyle değilmiş. Kalbin sinir sistemi zaten çöktüğü için kalp bir kez fibrilasyona girdi mi artık elektrik şokuna da pek tepki vermiyormuş. Ayrıca adam hastanenin yaptıklarıyla birlikte benim durumuma da çok şaşırdı. Ben hiç bayılmadım ve doğru dürüst gözlerim bile kararmadı. Adam "ameliyattan önce karşılaşsaydık senin hakkında yayın yapardım" dedi. Normalde çok belirtisi oluyormuş 3. seviye kalp bloğunun. Hatta öldürüyormuş. İstatistiklere göre sadece Amerika'da 1999 - 2007 arası 2887 kişi AV tam bloktan ölmüş. Hiç fena değil.

İkinci öğrendiğim şey de, tam bloğun doğası. İnternette bazı yerlerde sanki QRS bir kez atlarsa, iki P arka arkaya gelirse ikinci derece blok, ikiden fazla P geçerse, yani ikinde fazla QRS atlıyorsa 3. seviye blok oluyor gibi anlatıyorlar. Ama aslında böyle değilmiş. Kaç kez QRS atlarsa atlasın, eğer kalp tekliyorsa ve QRS ler P arkasından geliyorsa bunların hepsi 2. seviye sayılıyormuş. Sanki kalp atmaya çalışıyor, ama nasılsa her seferinde atamıyor, 2-3 denemede (P dalgası yani) bir atıyor gibi. Yani aksak da olsa, kalp attığında kanı düzgün pompalayabiliyor ve vücuda kan gönderebiliyor. Çok uzarsa bu da ölümcül olabiliyor ama işte ben 6/1 ve 7/1 ikinci seviye blokları yaşadım ve ölmedim.

Tam blok (yani 3. seviye blok) tamamen farklı bir olaymış. Bu tipte kalbin SA ve AV düğümleri arasındaki bağlantı artık tamamen kopuyormuş. SA düğümü kendi başına düzenli P üretiyormuş, ama AV bu sinyalleri hiç alamadığı için, artık AV devre dışı kalıyor, QRS üretemiyor ve karıncık üzerindeki yardımcı sinir düğümleri kalp durmasın diye kendi başına, kendi içinde düzenli QRS üretmeye başlıyormuş. Ama bundaki problem, kanın düzgün pompalanması için önce kulakçık - hemen arkasından karıncık kasılması sağlanamıyormuş. Düzen tamamen bozulduğu için kan pompalanamıyormuş. Mesela önce karıncık sonra kulakçık kasılabiliyor, ya da ikisi aynı anda kasılabiliyormuş. Böyle olunca azcık bir süreliğine bile olsa kalp kansız kalınca hücre ölümü ve kalp krizi olabiliyormuş. Tabii beyin de çok hassas kansızlığa. O ba bayılmayla kan alamamanın etkisini gösteriyormuş.

Mesela internette google aramalarında üstlerde çıkan şu görsel çok yanıltıcı:
En alttakinin 3. seviye olduğundan emin olamayız. Devamına bakmak lazım. 2 de olablilir 3 de.

Şu EKG tam bloğu güzel gösteriyor:
Burda P'ler okla gösterilmiş. Kendi içinde 100+ bpm gibi bir hızda düzenli P dalgaları var. QRS ler de yaklaşık 45 bpm ile kendi içinde düzenli, ama P'lerden tamamen bağımsız. Burada mesela 2. 3. ve 4. QRS lerden önce P yok ve hemen sonra P var. Yani vücuda kan gönderilememiş. 5. de düzgüne yakın bir kalp hareketi var. Ama her halükarda QRS ler AV tarafından doğal şekilde üretilmediği için, kalbin acil durum sinir düğümleri tarafından üretildiği için, kalbin verimi azalıyor.

Sonuç olarak ölümden dönmüşüm. 

Şu an süper ama. EKG lerim normal insanlardan daha düzgün. Mesela şu, pili aktif pace yapan birinin EKG'si imiş:
Benimki de böyle bir şey. Saat gibi mâşallah.

Biraz teknik bir yazı oldu ama zaten rahatsızlanan araştırıyor hepsini öğreniyor. Konuyu bilenin anlayabileceği kadar basit oldu zannediyorum.

19 Ağustos 2012 Pazar

5- Sonrası

Sonuç olarak, bütün olanlardan sonra artık 6 ayda bir pil kontrolü yaptırmam gerekiyor. Ama ilk kontrol ameliyattan bir ay sonra, ikinci sefer de bundan 3 ay sonra yapılıyor, artık bundan sonra 6 aylık mutad düzene giriyor. Kontrolleri doktorlar yapmıyor. Pil şirketinden randevu alıp teknisyenle istediğiniz yerde buluşuyorsunuz. Adam göğsünüzde pilin olduğu yere, pille bilgisayarın iletişimini sağlamak için mouse büyüklüğünde bir şey yaklaştırıyor, pildeki bütün bilgiler bilgisayara kablosuz olarak aktarılıyor. Bütün kontrol 5 dk cüvarı sürüyor. Asıl baktıkları şey pilin daha ne kadar ömrünün kaldığı (kullanıma göre piller genelde 5-8 sene arasında gidiyormuş), pilin kalbe ne kadar müdahale ettiği (müdahaleler zamanla azalıyorsa kalbin iyileştiğini anlıyorlar mesela) ve kalbe giden tellerin (elektrotlar) alınan bir darbeyle falan yerinden oynayıp oynamadığı. (oynadıysa başınız dertte...)

Kalp iyileşir mi? Benim durumumda iyileşebiliyormuş. Yani kalp şimdi sinirlerin hasar görmesinden dolayı düzgün atamıyormuş. Ama sinir hücreleri bütün vücutta senede ortalama birkaç milimetre uzuyormuş. Eğer sinirlerdeki kopukluk çok hafifse, uzun da sürse, bir süre sonra kalpteki sinirler uzayıp kalbi eski haline getirebiliyormuş.

Bu da düşündürüyor insanı. Yani hiçbir şeyin insanın elinde olmadığını tam fark ediyorsunuz. Kalpteki sinirler birkaç milimetre kısa olunca işte kalp atmıyor. Sinirler olması gerekenden birkaç milim uzun olunca da kalp çok atıyormuş, 140 - 150 falan. Bu da benim bradikardi rahatsızlığımın tam tersi, taşikardi. Bunu tedavi etmek için de kalbe damar vasıtasıyla elektrikli bir kablo sokup kalp duvarlarındaki sinirleri yakıyorlarmış (cardiac ablation). Enteresan şeyler. Kalp atışlarımızın üzerinde hiçbir irâdemiz yok, her şey Allah'ın elinde işte çok net. Başına gelince insan daha iyi anlıyor. Anlıyor da ne oluyor, pek bir şey olmuyor o da ayrı mesele. Böyle kâinatın hassas sırlarını idrâk etmiş gibi konuşuyorum ama rahatsızlıkran önceki hâlimden bir farkım yok mâlesef.

Yapmamam gereken şeylere gelince; aslında yapmamam gereken neredeyse hiçbir şey yok. Artık kalp pilleri eskisi gibi değilmiş ve telefondan, x-ray'den pek etkilenmiyorlarmış. Olur da etkilenirse bile geçici etkileniyormuş ve manyetik alandan uzaklaşınca pil normal çalışma düzenine dönüyormuş. Doktorların söyledikleri şeyler: 1- Cep telefonunu pile yaklaştırma ve telefonla sağ kulağınla konuş. 2- Yüksek gerilim hatlarından uzak dur, etraflarında çok oyalanma. 3- Sol kolunu aşırı yorma, zorlama. Bu kadar. Bir de kimlik kartı verdiler. Artık kartımı gösteriyorum ve x-ray'lerden geçmiyorum. Çok hoş.

Bu blog'un vazîfesi buralarda bitiyor. Artık kalp bloğu ve kalp pili hakkında anlatmayı düşündüğüm pek bir şey yok. Kayda değer bir şey tecrübe edersem muhtemelen ekstra bir şeyler yazarım. Yorum falan yapılırsa, bu konularda soru sorulursa da pek cevap yazamam herhalde çünkü bu blog'u kullanmadığım bir mail üzerinden açtım, bildirimler asıl mail adresime gelmeyecek. Siz de rahatsızsanız geçmiş olsun, sağlıklıysanız Allah âfiyetinizi dâim etsin,

vesselam.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

4- Askerlik

Eğer kalp pili olanların askerlik yapıp yapmadığını araştırırken internette bu sayfayı bulduysanız hemen söyleyim: kalp pili olanlar askerlik yapmıyor. Halk arasında "çürük raporu" denilen raporu alip askerlikten muaf oluyorlar.

Şimdi benim yaşadığım tecrübeyi aktarayım.

Önce bağlı olduğum askerlik şubesine gittim. 15 tane fotoğraf istediler, ne yapacaklarsa o kadar fotoğrafı... Oradan bir belge hazırlayıp beni Florya Hava Harp Okulu Reviri'ne gönderdiler. Böyle bir cümleyle yazıyorum ama belgeyi almak sabahtan öğlene kadar sürdü. O gün öğleden sonra gittim revire, doktor raporlarıma bakıp beni Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi kardiyoloji servisine sevk etti. Ama direkt gidemiyormuşum. Yine askerlik şubesine gidip sevki onaylatmam gerekiyormuş. Yine Büyükçekmece'ye dönüp yeni sevk çıkarttım ki, mesai bitti.

İkinci gün Kasımpaşa'ya gittim. Kardiyolog yerinde değildi. Bir süre bekledim, baktım gelmiyor, meğer izindeymiş, yokmuş. Ben de ne yapacağım diye sağa sola sordum, aile hekimi ofisine yönlendirdiler. Orası yeni sevk yazdı, Haydarpaşa GATA'nın kardiyolojisine sevk etti. Ben "İnşallah oradaki kardiyolog da izinde değildir" dedim. Askeri doktor hatamı düzeltir gibi "Umarım!" dedi. Askeri hastanede olduğumu tekrar idrak ettim. Öğleden sonra GATA'da olabildim. Doktor oradaymış. Başta EKG'mi çektiler. Sonra doktoru gördüm. Kalp pilim olduğunu söyleyince hiç EKG ye falan bakmadan "Zaten askerlik yapmayacaksın" dedi. Pek muayene gibi bir şey yapmadı. Ameliyat olduğum hastaneden "işlem raporu" ya da "epikriz" denen belgeyi istedi. Ben çıkarttırmamıştım. Orayı terk edip gittim ameliyat oldugum hastaneden o belgeyi çıkarttım. Eğer siz de bu işlemleri yaptıracaksanız şu ayrıntı önemli: bu belgenin kesinlikle fotoğraflı ve başhekim imzalı hazırlanması gerekiyormuş. Ameliyat olduktan sonra çıkarttırırsanız sonradan uğraşmamış olursunuz. O gün saat 3:55 te GATA'ya geri gitmeme rağmen doktorlar çıkmıştı. Askeri hastanede olduğumu iyice hissettim. Sonraki günlerde öğrendim ki, bu tarz hastanelerde mesai saatlerinin başından sonundan 1'er saate yakın kırpıyorlarmış. Geç gelip erken gidiyorlarmış falan. O gün de başka bir şey yapamadım yani.

3. gün yine sabahtan Büyükçekmece'den şehirlerarası bir yolculukla Haydarpaşa'ya gittim. Doktor epikriz i aldı ve elime bir yapılacaklar listesi yazıp verdi. Tam hatırlamıyorum ama şöyle bir şey: Göğüs röntgeni çektir, röntgeni baştabibe onaylat, heyet raporu fişi al, fişi baştabibe onaylat, röntgeni sekreterliğe onaylat, geri gel. "Bugün bunlar yetişir mi" dedim, doktor "yok, röntgen anca yetişir" dedi. Askeri hastanede olduğumu yeniden idrak ettim. Ama Allah yardım etti. Gerçekten olağanüstü rast gelmelerle o gün sekreterlik onayı hariç hepsini halledebildim.

Artık bugün biter "umarım" diyerek dördüncü gün hastaneye gittim. Rönten onayını halledip kardiyologa geri gittim. O da artık kendi raporunu yazıp "Bütün bu belgeleri Kardiyoloji servisi'nde sekreterliğe bırak" dedi. Gittim bıraktım, "Yarın sabah 9 da sağlık kurulu'na görüneceksin" dediler. Bugün de bitirememiş oldum.

Bu sefer "İnşallah bugün biter" diyerek 5. gün sabahın 7:15 inde yola çıkıp hastaneye gittim. Sağlık kurulu falan diyorlar, bir sürü doktor var kurulda ama bana yine benim işlemleri yapan kardiyolog baktı. Zaten sadece kardiyolog bakacaktıysa neden sağlık kurulu'na gönderdiler anlamadım. Belgeye baktılar, kalıcı kalp pili var dediler ve parmak izlerimi aldılar. O kadar. "Öğleden sonra gel raporu al" dediler. Öğlene kadar bekledim ve sonunda 1.30 gibi, sonuç bölümünde "Askerliğe elverişli değildir" yazan bir belge aldım. Hastanede işim bitmişti. Ama hala yapmam gereken bir şey vardı: raporu askerlik şubesine götürmek. Artık bir daha GATA'ya gitmeyeceğimi bilmenin rahatlığıyla Büyükçekmece'ye döndüm ve askerlik şubesine gittim. Hastaneden aldığım raporun 2 adet fotokopisiyle geriye kalan bürokratik işlemleri yaptılar. Asıl askerlikle ilişiğimin olmadığını belirten belgeyi nüfusa kayıtlı olduğum ilçenin askerlik şubesinden düzenlenip gönderilecekmiş. Bana da geçici bir belge verip gönderdiler. 

Allah'a şükür başka işim yoktu da 5 gün tam mesai bu işlerle uğraşabildim. Ama çalışan biri olarak rapor almanız gerekiyorsa en az 3-4 günü gözden çıkarmanız gerekecektir. 

7 Ağustos 2012 Salı

3- Ameliyat

Kalp pili ameliyati oldum deyince genelde insanlar çok büyük bir ameliyat geçirdiğimi zannediyorlar. Ama aslında öyle değil. Açık kalp ameliyatı değil. Mesela by-pass veya kapakçık ameliyatlerı gibi değil. Hatta anjiyodan bile daha kolay denebilir. Hatta diğer ameliyatlarda olduğu gibi özel ameliyat önlüğü bile giymemi istemediler. Eşofman ve yoğun bakım önlüğüyle ameliyathaneye aldılar. Ameliyat sırasında uyutmuyorlar. Sadece dişçide diş çekerken kullanılan uyuştuyucu gibi iğneyle göğsünüzü uyuşturuyorlar. Sonra köprücük kemiğinin altında derinin altına, göğüs kaslarınızın üzerine bir cep açıyorlar. Oradan geçen bir toplar damardan iki tane elektrot kablosunu kalbe gönderiyorlar. Kablolar damardan geçerken doğru yönde ilerlediğinden emin olmak için röntgenle durumu takip ediyorlar. Kablolar kalpte istenilen yerlere yerleştirildikten sonra kabloları pile bağlıyorlar ve çalıştığından emin olmak için birkaç test yaptıktan sonra başta açtıkları 5 cm'lik kesiği dikiyorlar. Bu kadar. Bütün işlem toplam 45 dakika falan sürüyor. Ameliyat sırasında uyanıktım ama üzerime bir örtü örttüler. Sadece göğsüme gelen yerde bir açıklık vardı. Ama doktorla konuşuyordum falan. Adamlar kalbime kablo salarken hafiften içimde bir şeyler hissediyordum falan. Enteresan bir duygu. Haa bir de ben nedense uyuşturucularla pek kolay uyuşmuyorum. Adam ilk neşteri vurduğunda daha tam uyuşmamışım, kesildiğimi bayağı hissettim. Doktor da şaşırdı ama birkaç dakika sonra hiçbir şey hissetmemeye başladım.

Ameliyattan sonraki sabah normal servise aldılar. Normal odada da bir gün kaldıktan sonra ertesi sabah taburcu oldum. Operasyon göğsümde yapıldığı için sol kolumu pek açamamamı, zorlayacak hareketler yapmamamı söylediler. Ameliyat sonrası kullandığım tek ilaç da, her ameliyattan sonra olduğu gibi, antibiyotik idi. 1 haftadan sonra pil için de ameliyat için de takip etmem gereken hiçbir ilaç kalmadı.

Bu da Youtube'dan bulduğum bir ameliyat videosu. Genel olarak benim geçirdiğim ameliyatla aynı.


3 Ağustos 2012 Cuma

2.1 Kızılok

Fikret Kızılok'a da son kalp krizi sonrası kalp pili takmışlar.


28 Temmuz 2012 Cumartesi

2- Kalbim

5 gündür askerlik işlemleriyle uğraşıyordum. Sonuçta askere elverişli değildir raporu alabildim (nam-ı diğer çürük raporu) ama çok uğraştırdılar. Yani doktor daha ilk kalp pillim olduğunu söylediğimde "tamam, askerlik yapmayacaksın" demesine rağmen bir sürü belge toplamam ve vakit harcamam gerekti. O meseleyi daha sonra anlatacağım.

Kalp pili çok farklı durumlarda takılabiliyormuş. Her kalp pili olanın durumunu aynı zannetmemek gerekiyor. Madem yaşadıklarımdan ve tecrübelerimden bahsedeceğim, ne tür bir rahatsızlığım olduğunu ve bu rahatsızlığın tedavi seyrini anlamanız için kendi hastalığımdan bahseymek istiyorum.

Şimdi benim eskiden beri kalbimde kendi hissettiğim bir aritmi problemi vardı. Bazen sanki kalbim zorlanıyormuş gibi hissediyordum ve nabzıma baktığımda bir düzensizlik olduğunu farkediyordum. Ama bu hiçbir zaman hayatımı etkileyecek duruma gelmedi. Bir süre sonra hastaneye gittiğimde çekilen EKG lerde de bir terslik görünmüyordu. Ben de önemli bir şey olmadığını düşünüp çok üzerinde durmuyordum. Gerçekten de gençlerde ara ara zararsız aritmi türleri görünüyormuş.

Ama 1-2 ay önce galiba durumum ağırlaşmaya başladı. Normalden biraz daha halsizleştim ve yüzümün sarardığını söylüyordu ailem. Ben de yine nabzıma baktım ve kalbimin yine teklediğini gördüm. Bu sefer artık hemen sıcağı sıcağına hastaneye gittim, ne varsa ortaya çıksın istedim.

Acilde EKG'mi çektiler ve 2. seviye kalp bloğu olduğumu gördüler. 2. seviyenin 2 tipi varmış ve benimki 1. tip çıktı, ki bu ikiye göre daha zararsızmış. Doktor çok önemli olmadığını, ara sıra gençlerde bunun olabildiğini, eğer böyle devam ederse bir tedavisinin de olmadığını ama ara ara doktora gidip burumu kontrol etmem gerekebileceğini söyledi. Bunlara ek olarak her ihtimale karşı "Holter" taktırmamı istedi. Holter, göğse yerleştirilen 5 elektrot ve kalp atışlarını kaydeden küçük bir aletten oluşan bir kayıt cihazı. 24 saat üzerinizde kalıyor. Üzerinde bir de tuş var, kendinizi kötü hissettiğinizde basıyorsunuz ki sonra doktor rapor yazarken o esnada kalp atışlarınızda bir terslik varsa daha dikkatli inceliyor.

Ben de bir gün sonra o holter denen cihazı taktırdım. Ertesi gün doktorlar kayıtlara baktıklarında şaşırdılar. Meğer gündüz çok kötü değilmişim ama geceleri AV tam blok denen, en üst seviye kalp bloğu oluyormuş. Bu ciddi bir rahatsızlık ve tek tedavisi kalp pili takmak...

Ama bu yaşta birine hemen kalp pili takmak istemediler. Durumun ciddi olduğunu iyice söylediler, hastaneye tek başıma arabayla gitmiştim, araba kullanmamın sakıncalı olduğunu çünkü her an bayılabileceğimi falan söylediler ama ben yine de araba sürdüm. Tedaviye geçmeden önce holter raporunu konusunda uzman bir doçente göstermemi istediler. Ertesi gün de Siyami Ersek'teki uzmana gittim. O da "Normalde bu raporla gelen birine hemen kalp pili takardım. Ama sen çok gençsin. Bir ay izleyelim, devam ederse takarız" dedi. Ama ilk hastanedeki doktorlar rahat edemedi ve benim hastanede kalmamı tavsiye ettiler. O günden sonra hastanede izlemeye alındım.

İlk günler holter'deki gibi devam etti. Gündüz 1. 2. ve nadiren 3. seviye bloklar; geceleri de çok ağır 2. ve 3. seviye bloklar devam etti. Beklediler çünkü bunun geçici bir rahatsızlık olma ihtimali olduğunu düşündüler. Mesela bal yeyince böyle olabiliyormuş bazen insanlar. Bazı metabolizmalar belli ballara böyle reaksiyon gösteriyormuş. Ayrıca kan değerlerimde bir anormallik vardı, onun normale dönmesini de beklediler. 5 gün hastanede kaldım, bal yemedim ve kan değerlerim normale döndü ama hala bloklar devam ediyordu. Hatta bir gün sabaha karşı artık kalp durma noktasına geldi. 6'ya 1 ve hemen arkasından 7'ye 1bloklar oldu ki, bu nabzımın neredeyse 10-15 e düşmesi demek. Normalde gündüz 40-50 arası, gece 35-40 arası oluyordu. Ama işte gittikçe ağırlaştı durum. O gün artık bir an bile beklememek gerektiğine karar verip kalp pili taktılar.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

1- Kalp

Kalbin nasıl çalıştığını okulda biyoloji dersini biraz dikkatli dinleyen herkes üç aşağı beş yukarı bilir. İki karıncık ve iki kulakçıktan oluşan, kasılmalarıyla vücuda kan pompalayan organ. Ben de yakın zamana kadar bu kadarını biliyordum. Ama insan hastalanınca daha derin araştırma isteği duyuyormuş. Kalp pili ve aritmi hakkında bilgi sahibi olmak için bence başta kalbin nasıl çalıştığını bilmek gerekiyor. Bu yazıda kalbin elektrik sistemiyle ilgili genel bilgi vereceğim.

Başta şunu söyleyim; tıpçı değilim. Burada yazdıklarım da internette okuduklarımla ve doktorların bana anlattıklarından anladıklarımla sınırlı. Hatalar olabilir.


Şimdi, kalbin kas sistemiyle elektrik sistemi birbirinden ayrı şeylermiş. Kalp kaslarında hiçbir problem olmamasına rağmen kalp tekleyebiliyormuş, ki bu bendeki problem. Kalbin atmasını sağlayan elektrik sinyalleri üretilmiyor ya da kalbin içindeki sinirler tarafından algılanmıyorsa, insanın kalbi atmıyormuş. Bu açıdan elektrik sistemi ve kas sistemini birbirinden ayrı düşünmek gerekiyor. Soldaki sarı bölgeler kalbin elektrik sistemi.

Gelelim bendeki probleme. Bende kalp bloğu vardı. Mantık şu şekilde; kalpte sol üstte bulunan küçücük bir bölge (sinoartial düğüm - ing. SA node) elektrik sinyali üretiyor ve kalpte bu sinyaller yayılıp kulakçıkların kasılmasını sağlıyor. Sonra kalpte yayılan bu sinyalleri kalbin ortalarında bulunan başka bir sinir yumağı (atrioventriküler düğüm - ing. AV node) algılıyor. Bu düğüm, kanın kulakçıklardan karıncıklara geçmesi için, SA düğümünden gelen elektrik sinyalini milisaniyelerle ifade edilen küçük bir süre bekletip, kalbi saran sinirlere yayıyor, ki bu da karıncıkların kasılmasını ve kanın vücuda pompalanmasını sağlıyor. En basit şekliyle kalp böyle atıyor.

Bu durumda kalpte iki tür problem olabiliyor. Birincisi, kalpte gereğinden fazla sinir olması. Eğer çok fazla sinir varsa, kalp, üretilen veya kalpte dolaşan en küçük elektrik uyarmalarında bile atıyor, ki bu kalbin normalden iki katına kadar fazla atmasına sebep oluyor. Kalbi gereksiz yere yoruyor. Bu rahatsızlığın tedavisi olarak kalbe damarlar yoluyla bir sonda sokup fazla sinirleri yakıyorlarmış. Kalp normale dönüyormuş.

İkinci, ve bendeki problem ise, kalpteki sinir düğümleri arasında haberleşmeyi sağlayacak kadar düğüm olmayabiliyor, ya da hasar görmüş olabiliyormuş. Böyle olunca da kalp tekliyor. Kasları ve fiziksel yapısı olarak hiçbir problemi olmasa da, elektrik kesildiği için atmıyor, tekliyor.

Doktorlar problem olup olmadığını EKG denen bir aletle anlıyor. Bu alette 12 elektrot var. Bunları göğsünüze ve bileklerinize yapıştırıyorlar. Alet de kalpteki elektrik sinyallerini kağıda döküyor. Wikipedia'da sağdaki, olayı çok güzel anlatan animasyonu buldum. Yukarıda bahsettiğim SA ve AV düğümleri kırmızı büyük noktalar olarak görünüyor ve kalbin bütün atım devri ayrıntılı olarak görünüyor. Altta da bunun EKG grafiğine nasıl yansıdığını göstermişler. Burada birinci sinyale P dalgası deniyor. İkinci sivri bölüme QRS complex diyorlar. Sondaki tümseğe de T dalgası deniyor. Eğer kalp bloğu varsa EKG grafiğinde QRS görünmüyor. Yani mesela 2 veya 3, hatta daha fazla P dalgası geçiyor, sonra bir QRS geliyor falan. Bazen kalp kendisi QRS üretemiyor ve bu durumda kalp acil durum olarak kendi kendine kasılıyor ve bu da farklı bir QRS şekli olarak görünüyor. Sonuç olarak bu EKG denen şey kalpte ne olup bitiyorsa hepsini ifşa ediyor.

Kalp çok daha karmaşık, bir sürü ayrıntısı olan, acil durumlarda kendini değişik şekillerde toparlayabilen enteresan bir organmış. Ama benim anladığım kadarıyla ve bendeki problemi anlamama yetecek kadarıyla, ana çalışma prensibi bu şekilde.

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Misyon

Aritmi, kalp bloğu ve kalp pili. Bu konularda internette birinci ağızdan pek kaynak bulamıyorum. Galiba sebeplerinden biri bu konularda şahsî tecrübeleri olan insanların belli bir yaşın üzerinde olmaları ve o yaştakilerin teknolojiyle o kadar içli dışlı olmamaları.

Ben 26 yaşında rahatsızlıkları olan ve tedavi olarak kalp pili takılan bir hasta olarak kendi tecrübemi paylaşmak istiyorum. Belki benzer rahatsızlıkları olan insanların bazı sorularına veya merak ettiklerine cevap olur.

Şu an kalp pili takılalı 5 gün oldu. Ama ben rahatsızlığı farkettiğimiz zamandan beri yaşadıklarımı sırayla anlatacağım. Sonra artık ara ara, önemli bulduğum şeyler oldukça yazarım.